15 Temmuz 2015 Çarşamba

- Bölüm 2 - Bir Cinayet Meselesi (Güncel kısım 1)

‘Evet bebeğim devam et .. Tanrım beni rahatlatıyorsun.. evet.. işte orası tam orası hadi ..’
Keyara’nın sanki tanrılar tarafından kutsanmış sihirli elleri vardı. Kıyafetlerimi çıkardığımda standart olarak onunla seks yapacağımı düşündü ancak şu anda seks değil bir masaja ihtiyacım vardı ve bu karşımdaki kız işini çok iyi yapıyordu. Önce sırtım ve boynuma ardından omuz ve kollarıma özel bir seans uyguladı. Ardından ayaklarıma geçti ve parmak aralarıma kadar beni rahatlatmayı başardı. Tekrar sırtıma narin bir şekilde dokunmasını istedim Bu sırada onunla konuşmaya başlamam gerekiyordu.
“Bir masöz olmalıydın Keyara”
Sesini hiç çıkarmadan devam etti tabi bende öyle
“Duymadın mı beni?”
Yine sesini çıkarmadı.
“Bak seninle sadece seks yapmak için o kadar parayı vermedim ben”
“Peki, ne zaman yapacaksınız bayım? Sıkılmadınız mı?”
“Sen sıkıldın mı?”
Keyara şaşırmıştı. Büyük ihtimal yapmam gerekenleri bir an önce yapmamı istiyordu bir eziyete ne kadar çabuk başlayıp bitirirseniz o kadar iyi olurdu. O da öyle düşünüyordu fakat benim öyle bir amacım yoktu.
“23 yaşındayım.” Dedi. Yavaş yavaş ısınıyorduk birbirimize
“Burada ne işin var?”
“Para kazanıyorum. Herkesin yapabildiği işler vardır bende yapabildiğim işi yapıp para kazanıyorum.”
“Bedenini satarak mı? Bir insanın yapabileceği en iyi şey bedenini satmak olamaz ki tüm insanlar istediği halde bunu yapabilir.”
“Hayır, efendim yanılıyorsunuz belki tüm insanlar bunu yapabilir ancak buna cesaret edemezler.”
“Kendini öyle mi kandırdın?”
Bir anda elinin sertleştiğini canımı yakmak istediğini hissetmiştim kısa süreli bir sessizliğin ardından konuşmasına devam etti
“Elimde yapabileceğim tek şey bu istediğinizi söyleyebilirsiniz”
“Nasıl bir azize gibi konuşursunuz? Hoş azizelerin de fahişe olduğuna inanırım ancak örnek vermek istedim. Kendi adını bile kullanamıyorsun. Aslında sadece bedenini değil, kişiliğini, gururunu ruhunu satıyorsun Keyara. Her şeyini satan bir kadın nasıl mutlu nasıl umutlu olabilir ki. Hiçbir kadın para karşılığında herhangi bir erkeğin altına yatmaktan memnun kalmaz. Çünkü insanoğlu her ne kadar kötü ve bencil olsa da gururu vardır. Özellikle kadınların. “
Keyara sertliğini biraz hafifletti ancak cevap vermedi. Bende devam ettim aşırıya kaşıyordum fakat merak ediyordum.
“Hadi Keyara bana şunu söyle bu işe başlamadan önce ‘Baba ben orospu olup para kazanmak istiyorum hoşça kal’ mı dedin? Bunu gerçekten söyledim de yaptım de tüm içtenliğin ile bende sana inanayım.”
“Bazen bazı şeyler bizi mecbur bırakır.”
İşte beklediğim cevap sonunda gelmişti. Keyara gardını yavaş yavaş düşürüyordu çünkü o duyguları henüz pişmemiş 23 yaşında hala bir kız çocuğuydu ve gerçekten iyi masaj yapıyordu.
“Devam et Keyara.”
“Efendim bu konularda konuşamam üzgünüm benim işim sadece sizi rahatlatıp tatmin etmek. Beni  bir günlüğüne sohbet edip değersiz hayatımı dinlemek için mi o kadar para verip tuttunuz.”
“Belki ben bir süper kahramanım. Ve genç bir kızın hayatını kurtarmak istiyorumdur.”
“Burada kimse genç bir kızın hayatını kurtarmak istemez efendim genelde genç kızları düzerler.”
Keyara söylediklerinde yine haklıydı. 23 yaşına gelmişti ancak baya şey öğrense de yaşına göre çok karamsardı ama benim pes etmeye niyetim yoktu.”
“Beni tatmin etmek mi istiyorsun? O zaman anlatmak zorundasın çünkü ben genç kızların yaşadığı kötülükleri duymaktan zevk alan adi bir adamın tekiyim ve bu bana boşalmaktan daha çok zevk veriyor.” Artık anlatmaktan başka çaresi kalmamıştı.
“Pekâlâ.  Buraya geleli 3 sene oldu. 18 yaşlarımda hoşlandığım biri vardı. 2 sene boyunca köyümüzde sürekli kaçıp hayaller kurduğum birisi. Şehirde çalıştığını ve çok para kazanacağını söylerdi. Gözü benden başkasını görmüyordu tabi ben öyle sanıyordum. Ailem rahatsızdı ciddi anlamda durumumuz yoktu ve bu çocuğun tekin olmadığını söylerlerdi onları dinlemedim ve 20 yaşıma bastığımda asi bir şekilde istemedikleri kişi ile evleneceğimi söyleyip onlara birçok kötü sözde bulundum. Kaçtık sonra. Her şeyin mükemmel olacağını düşündüm önce benden faydalanıp ardından bu pislik yuvasına attı beni. Arada onu görüyordum benim gibi bir kaç genç kız getiriyordu ama uzun zamandır görmüyorum onu. “
Her genç kızın başına gelebilecek olan bir olayı anlatmıştı Keyara. En azından kendi ailesi tarafından satılmamıştı.
“Buraya bağlı bir sözleşmen var mı? Yada borcun?”
“Hayır. Hayatta kalmak karnımı doyurmak için yapıyorum bunu.”
“Peki neden ailene geri dönmüyorsun?”
“Başında söylemiştiniz ya efendim gurur.”
Evet en başında söylemiştim. ‘Gurur’. İnsanoğlunun içinde muhakkak bulunan o duygu. Keyara gururunu o kadar aptal şekilde kullanmıştı ki.. Ailesine yaptığı gurur, kendisini düzen tanımadığı hayvanlara karşı gösterdiği gururdan daha ağır basıyordu. Aptallıktı bu ancak onu uyandırmam gerekiyordu.
“Şu bahsettiğin kişi”
“Dom Karchikca”
“Ne güzel bir ismi varmış. Bu arada durabilirsin eğer sıcakladıysan üzerini çıkar.”
Masaj bitmişti ve söylediği ismi Lagos’un arka sokaklarından tanıyordum. Dom küçük çaplı zekâsız bir pezevenkti ve ismini öğrenmek beni memnun etmişti.
Keyara üzerindeki eskimiş elbiseyi çıkarım çırılçıplak şekilde yüzükoyun yanıma uzandı. Artık ikimizde yüzü üstü aynı yatağa yatmıştık. Soluk bakışları ile gözlerimin içine bakıyordu belki de kendisini kurtaracağımı düşünüyordu. Kendisini kurtaramazdım hiçbir insan bir başka insanı kurtaramaz ancak yardımcı olabilirdi ve ben bu ihtimali düşünebilirdim. Su içmek için yan masaya doğru tüm gücümle kalkarken Keyara’nın sırtındaki iyileşmekte olan morluklar dikkatimi çekti. Gömleğimi giyinirken morluklar dikkat çekiyordu. Ayağa kalktım bir bardak su içip ardından odaya gelmeden sipariş ettiğim viski şişesini elime aldım.
“Viski alır mısın Keyara”
“Hayır alkol midemi bulandırıyor.”
“Memnun oldum” diyerek şişeyi kafama diktim. Sohbetimizin kalanında Keyara ile konuşmak için kafamın güzel olması gerekiyordu. Boxer’ımın üzerine giydiğim gömlek ile balkona çıkıp tahta sandalyeyi altıma çektim. Bir sigara yakıp Lagos’un sefil manzarasına göz gezdirdim. Viskimden sürekli içerek kendimi Keyara ile yaşayacağım ikinci perdeye hazırlıyordum. Sanki gözleri ile arkamdan baktığını hissediyordum ancak henüz hazır olmadığım için arkamı ona dönmüyordum.
Üçüncü sigaramdan büyük bir nefes alıp viski şişesinin dibinin hakkından geldim. Ayağa kalkarken büyük bir çarpıntı geçirdim ve balkonun kapısına dayandım. Bir sigara daha yakmak istedim ancak paketin bitmiş olduğunu ve arabama yürüyecek kadar halim olmadığını anladım. Bir anda Keyara’nın sesini duydum
“İyi misin?”
Ona cevap vermek yerine benimle ‘siz’ olarak değilde ‘ben’ olarak konuşması dikkatimi çekti. Bir anda migrenimin olduğunu unutmuştum. Belki şu anda canımı çıkaracak şekilde ağırıyordur ancak sarhoşluğum daha ağır basmıştı. Baygın gözlerim ile Keyara’ya bakmaya çalıştım ancak onu ikişerli görüyordum. Sallanarak odanın içinde banyoyu buldum. Duşakabinin içinde oturup musluğu açtım. Soğuk suyun etkisi ile biraz kendime gelip yıkanmaya başladım. Ayağa dengeli bir şekilde kalkıp soğuk suyun vücuduma nüfuz edişinden oldukça memnundum
Yatağa tekrar döndüğümde hala sarhoş fakat dingin bir kafam vardı. Çıplak ayaklarımı kurutup anı boxer ve gömleğimi giyerek yatağa oturarak arkamı duvara verdim. Keyara ise hala uyumamış çıplak bedeni ve endişeli gözleri ile bana bakıyordu. Sakin bir ses tonu ile konuşmaya başladım
“Sigaran var mı?”
Keyara’nın endişeli gözleri bir anda düşüp yerini bir rahatlamaya bıraktı. Çantasından dandik bir paket çıkardı.
“Bundan kullanıyorum seninkilere benzemiyor.”
“Şu an bu ayrımı yapabilecek durumda değilim.”
Buruşmuş sigara paketinden ezik büzük bir dal çıkarıp zippo ile yaktıktan sonra farklı bir sigaranın boğazıma girmesi ile öksürdüm. Bir iki duman sonra buna alıştım elbette ama bu halde bile dikkatimi çeken bir şey oldu.
“Sen neden içmiyorsun?”
“Ben içici değilim. Patronum sadece her ihtimale karşı yanımda bulundurmamı istedi. Müşteri memnuniyeti gibi bir durum.”
“Nasıl bir memnuniyetmiş bu? Aynı şuan benim memnun olduğum gibi mi?”
“Hayır genelde üzerimde söndürmeleri için.”
Keyara bir anda kasığını bana gösterdi. Morla kırmızının karıştığı bir renk tonunda bazı yerlerinde kurumuş yanıklar gözüküyordu.  Daha fazla sabredemedim.
“Burada seni mutlu eden hiçbir şey yok. Buraya seni bağlayan hiçbir şey de yok. Genç yaşında acı çekmekten başka hiçbir halta yaramıyorsun. Seni sadist zevklerine köle yapmaktan başka dertleri yok. Kaç naira kazanıyorsun ki? Tüm gün seni kemerle dövüp vajinanda sigara söndürmem karşılığında kaç naira kazanıyorsun? Yada şöyle sorayım kaç nairaya değer?”
“Mutlu olmadığımı yada bu işi isteyerek yapmadığımı nereden çıkardın?”
O an aklıma Leeto ve bahtsız ablası geldi. Keyara ile aynı kaderi paylaşıyorlardı. Bir anda ikisi hatta üçü için üzüldüğümü fark ettim. Bu kadar çok içeriye girmenin yanlış olduğunun farkına vara vara bu hüznün çekiciliğine kapılmıştım. Üzüldüğüm için kendimi kendime kızarken buldum. O anda Keyara’nın meraklı bakışları kafamı toplamaya yetti.
“Mutsuzsun Keyara. Sana bir dostumun tabiri ile konuşayım eve bir dostum bana mutsuz bir domates gibi hissettiğini söylemişti. Sende öylesin mutsuz bir domates. Her gün seni umursamayan birilerinin kahvaltısına öğle yada akşam yemeğine servis olmak için beklenilen ve yenildikten sonra şükran dahil edilmeyen zararsı ve değersiz bir besinden farkın yok. Söyle bana Keyara mutsuz bir domates mi olmayı isterdin yoksa seni bulan kişi tarafından her gün şükredilen ve değeri bilinen bir domates mi? Birilerinin kölesi olmaktan sıkılmadın mı? Birileri üzerinde tepinirken gözyaşlarını adamın birinin spermlerini akıttığı çarşafa silmekten sıkılmadın mı? Peki bu sana sürekli zarar veren sadist insanlardan? Onların gözlerine dahi bakmadan saf vücudunu kullanmaları seni yormadı mı? Bedenini siktir et Keyara peki ya ruhun? İnsanın ruhu bedeninden fazla kırılır bazen bir bakış bile tüm hayalleri yıkmaya yeter. Bazen bazıları, bazıları tarafından hiçe sayıldığı için bile kırılabilir.”
Kabul etmeliydim gaza gelmiştim. Kendimi durduramıyordum ve yine şaşırıyordum. Spinoza bu kadar şeyi nasıl bilebilirdi ki? Ne ara bu kadar duygusallaşmıştı? Johari’nin göğüsleri mi buna sebep olmuştu yada Leeto ve bahtsız kardeşi mi? Yada şu an karşısında gözyaşlarını çarşaf yerine bu kez koluna silen deneyimsiz fahişe mi? Keyara’yı bırakıp bu kez kendime acımaya başlarken evet kendime tamamen 60 yaşında biri gibi davranmaya çalıştığım için kendimden utanıyordum. O anda bir hıçkırık sesi tüm düşüncelerimi dağıttı. Keyara’nın mat siyah vücudu bir anda solmuş parlak gözleri daha da ışıldayarak gözyaşı dökmüştü. Az önce nasihat vermeye çalıştığım kızı büyük ihtimalle kırdığım için ağlıyordu. Bu işlerden pek anlamıyordum belki de yanlış bir şey söylemiştim ancak kızın ağlaması planlarımın arasında yoktu. Dokunmak istedim.
Dokunmadım.
Hayır bir fahişe olduğu için değil, bir kadın olduğu için. Kadınlar  tanrıların icat ettiği en zeki ve tehlikeli varlıklardı.
Gözyaşı döküşünü izledim. 23 yaşında genç bir kızın karşımda gözyaşı döküşünü aynı bir dram filmi izler gibi izledim. O anda gözyaşı sanki bir nevi onu temizleyen bir maddeye dönüştü. Keyara ağlarken bir fahişe değil 23 yaşında güzel bir genç kız olmuştu.  Yaptığım hıyarlığa rağmen ona birde soru sordum kadınların genelde nefret ettiği bir soru.
“Neden ağlıyorsun?”
Yaşlı gözlerini üzerime dikti ve Buseler bir anda kafasını göğsüme bastırarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Gömleğimin ıslandığını hissediyordum bundan nefret etmem gerekirken garip şekilde hoşuma gittiğini fark ettim. Öyle içten ağılıyordu ki en sonunda dayanamayıp onu sarmayı denedim. Evet 23 yaşında göğsümde ağlayan genç bir kızı sardım. Katillerin de bunu yapmaya hakları vardır diye düşünüyordum. Ağlarken çok mutlu olmak istediğini ancak bu saatten sonra tek çarenin ölüm yada buna alışmak olduğunun da farkındaydı. Bende ona bunun tam tersi bir fırsat sunacaktım.. Kural basitti ölemiyorsan öldüreceksin. İşte Kara Kıta adlı cehennemde hayatta kalmak adına kitapçıktan birkaç sözcük. Keyara bunu bilmiyordu ancak ona öğretecek olan kişinin göğsünde ağladığından habersizdi.
Ağlaması kesilince Keyara göğsümde uyuyakaldı. Belki hiç bu kadar rahat uyumamıştı. Bende olduğum yerde uyuya kalmıştım. Gözlerimi açtığımda bir kızın kucağımda mutlu bir şekilde uyuduğunu hissettim. Bu her gün başıma gelen bir olay değildi. Onu uyandırmamak için bir süre hareket etmedim. Kendi kendine uyanarak o ilk uyanıştaki nefesini yüzüme bıraktı ve şişmiş gözleri ile bana baktı.
“Günaydın” diyerek gülümsedi. Hiçbir şey demeden yataktan kalktım.  
Otelin lüks sayılacak katına kahvaltılar kapı önüne konurdu bunu odayı kiralarken ayrıntılarda konuşmuştuk. Kahvaltıyı içeri alıp yatağın üzerine koydum. Bu sırada Keyara duş almak için banyoya girmişti. Kahveden bir yudum alıp havluyla karşıma çıkan Keyara’ya oturmasını söyledim o daha giyinmeden konuşmaya başladım.
“Açık konuşacağım seninle”
Keyara gözlerime meraklı şekilde baktı.
“Bugün senin birlikte olacağın birini öldürmek için buradayım.”
Keyara hiç şaşırmadan kahvaltısına başladı. Şaşkın olmaması eni şaşırtmıştı.
“Bir amacın olduğu belliydi.”
“Evet ama bunu yanlış..” sözümü kesti
“Ne yapmam gerektiğini söyle yeterli ama onu öldüremem. Buna fırsatım olsa bile yapamam.”
“Bana biraz bilgi ver. Hangi odada kalır korunur mu ne yapar nasıl davranır bende sana talimat vereyim”
Keyara ağzındaki lokmayı bitirip biraz düşündü.
“Kuzey cephesine bakan en büyük odada kalıyor. Kapıda birileri bulunur muhakkak. Diğer kızların dediğine göre 10 küsür adamla gelirmiş zaten. Bu arada odasındaki pencerelerde süngülenmiş özel bir şebeke var.  Sebebini bilmiyorum başka odalarda yok.”
“Süngüyü açabilir misin?”
“Elbette ama zamanını bilemem.”
“Ben sen içeri girer girmez pencerenin altında olacağım. Yüksek sesle konuşabilir misin?”
“Elbette.”
O yemek yerken balkonun kapısını açıp onunla konuşmaya başladım.
“Söylediklerimi düşündün mü?”
“Evet. Gideceğim.”
“Büyük ihtimal karışıklıklar bugün çıkar sende yok ol buradan. Çantada 5 bin naira var hepsi senin için. Bu arada şehirde büyük bir spa merkezi var son zamanlarda masöz aradığını duydum eğer deneme karşılığı bir referans konuşması yaparsan seni alabilirler.”
“Beni kullandığın için günah çıkarmana gerek yok tam tersi gözümü açtın minnettarım ve sen kötü biri değilsin.”
Keyara ile birlikte olduğumuzdan beri ilk kez gülümsemiştim. Sanki benimle dalga geçiyordu.
“Bir can almak bir insanı kötü yapmak için yeterli bir unsurdur.”
“Aldığınız cana göre değişir.”
Keyara’nın gözlerinin içine baktım. Bazen kendinizi kendiniz olmaktan çıkmaya çalışırken bulursunuz. İşte o bazeni şu an yaşıyordum. İçimde bir yerlerde birinin beni değiştirmek istediğini hissetmeye başlamıştım ve hayatını kanla kazanan bir insan için felaketti bu.

Balkon kapısını kapatıp zaman gelene kadar Lagos’un katlanılamayan manzarasına katlanmaya çalışmaya başladım.

Wattpad için tıklayın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder